Barış Klinik

Orgazm Olamama

Kadın için de erkek için de, cinsel yanıt döngüsü,  istek-uyarılma-orgazm sırasını izler. Cinsel istek duyarak, herhangi  bir cinsel etkinliğe girişildiğinde , cinsel uyarılma olur.

Bu aşamada  bedende fizyolojik değişiklikler olur, her iki cinste de cinsel organların duruşunda değişiklik meydana gelir ve bu bölgeye kan dolar.Bunu erkekte penisin sertleşmesi olarak görürüz.Kadında da meme başlarında ve klitoriste hafif sertleşme oluşabilir, renk değişiklikleri ve vajinada ıslanma olur. Gene uyarılma aşamasından başlayarak, bedende kalp atım hızı artması,  solunum hızlanması gibi genel fizyolojik değişiklikler de olur. Uyarılma düzeyi yükseldiğinde orgazm oluşur. Fizyolojik olarak orgazm, her iki cinste de, saniyeler içinde cinsel organlarda oluşan ritmik kasılmalar ve buna eşlik eden hoş duyumlar olarak tanımlanabilir.

Orgazmı yaşamamış birine tarif etmek çok da mümkün değildir. Ama herkes orgazm olduğunda bunun ne olduğunu anlayabilir. ‘Orgazm olup olmadığıma emin değilim’ diyenlerin çoğu, yüksek uyarılma düzeylerine çıkıyor ama orgazm olmuyordur. Ya da orgazmı gözünde olduğundan fazla büyüttüğü için, saniyeler süren orgazm yaşantısını yeterli bulmuyordur. Orgazm, insan cinsel yanıtının son aşaması olmakla beraber, ne cinselliğin tek keyfidir, ne de cinsel etkinliğin tek hedefidir. Sadece orgazmı hedefleyerek sevişmek, alınabilecek hazları azaltır. Doyumlu bir sevişmenin mutlaka orgazmla sonlanması da gerekmez. Başka bir deyişle orgazm olup olmamak, tek başına cinsel doyumu belirlemez.

Orgazm (cinsel boşalma) sırasında kadında fizyolojik değişiklikler H. Masters’e göre, duyulan cinsel coşkunun derecesi bu gerilimlerin şiddetine ve sayısına bağlıdır.Orgazm sırasında kadınlarda saptanabilen bir çok önemli gövdesel değişimler izlenmektedir. Nabız atışının  hızlanması, kan basıncının yükselmesi, derinden gelen çabuk çabuk fakat kesikli olarak soluk alma, gözbebeklerinin irileşmesi, kavrama ve kontrol
yeteneğinin yitirilmesi gibi olaylar öncelikle sayılabilecekler arasındadır.

Vaginanın orgazm sırasında üst üçte birinin kasıldığı görülmektedir. 5 ilâ 8 kez kasılma normal bir orgazma, 3 ilâ 5 kez kasılma zayıf bir orgazma 8 ilâ 12 kez kasılma ise şiddetli bir orgazma işaret ederler. Ancak fizyolojik olarak ölçülebilen ve orgazm şiddetinin saptanmasına yarayan bu olaylar hiçbir zaman orgazmın tek ölçeği ve değerlendirilmesi olarak ele alınmamalıdır. Klitorisîn ritmik olarak uyarılması bir çok kadınlarda vajinanın titreşmesine neden olur. Bu titreşim tıpkı erkeklerdeki kalça kaslarının kasılmasına benzemektedir. Bu arada vajine ile uterus bir değişikliğe uğrar ve serviks bezi salgı yapmaya başlar. Sözü edilen bezin salgısı erkeklerde çok az kadınlarda ise oldukça fazladır.

Memelerdeki uyarılma ve fizyolojik değişikliklerde belirgindir.Bu fizyolojik değişikliklerin herkeste ve her zaman aynı şekilde ve aynı şiddette olması gerekmez. Meme başları, insanların duyarlı cinsel bölgelerinden olduğu için, kadınlarda da erkeklerde de cinsel uyarılma sırasında kan dolması sonucu sertleşebilir, renk değişikliği gösterebilir. Bu fizyolojik değişiklik bazı kadın ve erkeklerde çok belirgin ortaya çıkarken, bazılarında olmayabilir. Her kadının her orgazmında meme başları  belirginleşecek diye bir şey söylenemez.

Orgazm yönünden kadınla erkek arasındaki en belirgin ve en önemli ayrılık , kadınların bir çoğunun bütün bu inceliklere karşın cinsel birleşme sonucu sık sık orgazma ulaşamamalarıdır. Oysa erkeklerin %99’u aynı koşullar altında orgazma ulaşabilirler. Henüz bu döneme ulaşmamış ya da bu dönemi geride bırakmış olan kadınlarda orgazma ulaşma yeteneği oldukça azdır.

Orgazm Olamama:
Kadınların orgazm olamamasına anorgazmi adı verilir ve evli çiftler arasında ,özellikle  kadında bazen ciddi psikolojik problemlere yol açabilmektedir. Anorgazmiye daha çok genç yaşta rastlanmaktadır. Orgazm olamama evlilik  sorunlarına,depresyona ve cinsel soğukluğa sebep olabilmekte ve beraberinde cinsel istek ve uyarılma bozukluğu da bulunabilmektedir.Kadınlar kendi bedenlerini, haz noktalarını ve özelliklerini daha iyi tanıyıp, eşlerine tanıttıkça bu durumu daha yoğun yaşayabilirler. Yurt dışında yapılan bir çalışmaya göre  35 yaş üzerinde evli kadınlar arasında hiç orgazm yaşamayanlar % 5 oranında bulunmuştur. Başka bir çalışmada ise kadınların % 46’ si orgazma ulaşmakta güçlük çekerken, % 15 oranında orgazm olamamaya rastlanmıştır.

Orgazm olamamanın tedavisi var mıdır?
Psikolojik danışma orgazm problemlerinde yardımcı olabilmektedir.Bu tür yakınmaları olan kadınlar, tek başlarına veya eşleri ile birlikte, orgazm olmasını önleyen
faktörlerin neler olduğunu belirlemeye çalışmalıdırlar. Bu faktörler  yorgunluk, başka duygusal bozukluklar, cinsel ilişkide bulunmak istemediği halde zorlanma veya eşinin cinsel fonksiyon bozukluğu olabilir. Kadına gereksinimlerini eşine daha iyi anlatması, sorunu nedeniyle endişelenmemesi, başarmaktan çok, duygularına önem vermesi ve istemli kas kasılmalarını
artırması öğütlenebilir.Kegel egzersizleri orgazm problemi olan kadınlarda ciddi faydalar sağlamakta olup kadınlara öğretilmelidir

Cinsel pozisyonlardaki değişiklikler orgazm olmada yardımcı olabilmektedir. Orgazm bozukluklarında "kadının üstte olduğu pozisyonlar önerilebilir. Bu pozisyon klitorisin penis tarafından daha çok uyarılmasına ve kadının hareketlerini daha iyi kontrol edebilmesine olanak sağlar. Ayrıca, köprülemede yararlı bir teknik olabilir.Köprüleme, başarılı olan cinsel uyarı
tekniğinin istenen teknikle birlikte kullanılarak vücuda istenen teknikle orgazm gerçekleştirmenin öğretilmesidir. Örneğin, elle uyarma ile orgazm olduğu halde penis-vajen ilişkisinde bunu başaramayan kadınlara, düzenli olarak bu iki tekniğin birlikte uygulanması önerilir.

Orgazm problemi yaşayan kadınlar ne yapmalıdır?
Orgazm problemi kadını rahatsız ediyor ve cinsel yaşamını olumsuz etkiliyor ise tedavi edilmelidir. Unutulmamalıdır ki ,orgazm fizyolojik ve psikolojik bir süreçtir. Kadının orgazm olmasını engelleyebilecek bir anatomik bozukluk, mutlaka daha ciddi sorunlara da yol açacağı için fark edilmemesi mümkün değildir. Kadının orgazm olamaması, sıklıkla sevişme sırasında klitorisin uygun şekilde ve yeterli süre uyarılmamasından kaynaklanır. Sevişme tekniğinden kaynaklanmayan psikolojik kaynaklı orgazm sorunları, görece daha seyrektir. Uygun cinsel birleşme olmasına rağmen anorgazmi devam ediyor ise tedavisi için cinsel fonksiyon bozuklukları merkezlerine başvurmak gerekecektir.

Viral nedenli yüksek ateş ve döküntülerle kendini gösteren bir kış hastalığıdır. Anneden geçen pasif bağışıklık 5. aydan sonra iyice azaldığından ve aşı da 1 yaşında yapıldığından, 6–12 ay arası bebekler ve okul öncesi dönem çocukları hastalığa sık yakalanırlar. Ortalama 10 günlük bir kuluçka döneminden sonra genellikle üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri ile başlar. Salgınlara yol açabilen bir hastalıktır. Hangi yollarla bulaşır Hastadan çevresindeki kişilere bulaşma ve yakın temas durumunda özellikle öpme, konuşma, öksürme ile havaya yayılan damlacıkların taşıdıkları virüslerle olur. Aynı bardak, tabak, çatal, kaşığın kullanılması da kızamık ve diğer solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşmasında önemlidir. Kolay bulaşan bir virüs olduğundan kış ve bahar aylarında küçük salgınlar görülebilir. Belirtileri Birinci dönem, hiçbir belirtinin olmadığı yaklaşık 10 günlük kuluçka dönemidir. Döküntü öncesi prodromal dönemde (2. dönem) ise ateş yükselir ve yanak iç kısımlarında tanı koydurucu koplik lekeleri denilen beyazımsı küçük lekeler ortaya çıkar. 2-3 gün süren bu dönemde hasta halsiz ve iştahsızdır. Kuru bir öksürüğü vardır, gözler sulanır ve kızarır, burun akıntılıdır. Henüz tanı konulmamış olabilir ama belirgin bir bulaşıcılık söz konusudur. Üçüncü dönem olan döküntülü dönem yüz ve kulak arkalarında ortaya çıkan döküntülerle başlar, sonra vücudun aşağısına yayılırlar. Bu döküntüler küçük, kırmızımsı ve deriden biraz kabarık makülopapüler tarzdadırlar. 3-4 gün sonra başlayan iyileşme döneminde (4. dönem) ateş düşmeye başlar, öksürük hafifler ve döküntülerin solduğu görülür. Komplikasyon olarak % 5 -7 oranında, özellikle küçüklerde ve iyi beslenememiş zayıf-cılız çocuklarda A bronşit, zatürre, orta kulak iltihabı gelişebilir. Geç, seyrek ve tehlikeli bir komplikasyon olan SSPE’de ise dejeneratif ansefalit tablosu söz konusudur. Tedavisi Viral bir hastalık olduğu için etkisi olmayacağından antibiyotik kullanılmaz ancak ikincil bir bakteriyel enfeksiyon (zatürre, orta kulak iltihabı gibi) eklenmişse antibiyotik verilebilir. Belirtileri yok etmeye yönelik uygulamalar yapılır; ateş düşürücüler, burun açıcı serum fizyolojik gibi. Ayrıca hasta dinlenmelidir, bol sıvı almalıdır ve düzenli-dengeli beslenmelidir. Ne yapmalı En etkili korunma yöntemi tüm bebek ve çocukların rutin olarak aşılanmasıdır. 1 ve 5 yaşlarında mutlaka iki doz ve KKK (kızamık-kızamıkçık-kabakulak) şeklinde deri altına uygulanır. Hasta çocukların sağlıklı olanlardan uzak tutulması da önemlidir.