Barış Klinik

Normal koşullarda üreme çağındaki bir kadın her ay bir yumurta oluşturur. Her ay 400 kadar yumurta (oosit) gelişmeye başlar, ancak gelişme sürecinden geçen ve olgunlaşan yumurta sayısı bir adettir. İnsan vucudu normal koşullarda tek bebeğin taşınmasına uygundur. Ancak bazen bir yerine iki üç adet yumurta olgun hale gelebilir. Bu özellikle menopoza yaklaşan kadınlarda yükselen FSH hormonu sayesinde daha sık olmaktadır. İşte bu yumurtaların hepsinin döllenip rahim içine yerleşmesi ile ikiz, hatta üçüz veya dördüz gebelikler oluşabilir. Çoğul gebeliklerin hemen tamamı bu şekilde oluşur. Buna çift yumurta çoğul gebelikleri denilir. Bir de tek bir yumurta döllendikten sonra embryonun gelişiminin belli aşamalarında bölünmesi sonucu ikiz gebelikler oluşabilir. Bu durumda genetik olarak bebekler birbirinin aynıdır.  Buna da tek yumurta çoğul gebelikler adı verilir. Embryonun ayrılma/bölünme zamanına göre bebekler farklı gelişirler:

Embryo 3. günde ayrılırsa, iki plasenta (bebeğin eşi denen kısım), iki kese ve iki bebek oluşur. Bu en az tıbbi sorun çıkaran tek yumurta ikizi durumudur.
Embryo 4-7. günlerde ayrılırsa: Tek plasenta, iki amnion kesesi oluşur.
Embryo 8-12. günlerde ayrılırsa: Tek plasenta, tek amnion kesesi oluşur; nadiren olur ve riskli bir gebelik durumudur
Embryo 13.günden sonra ayrılırsa: Yapışık ikizler (Siyam ikizleri) oluşur.  Bu çok çok nadir bir durumdur.

Tek yumurta ikizlerinde özellikle plasenta ortak ise bebekler arasında ortak dolaşım söz konusu olabilir. Bazen bir bebek aşırı kan alırken, diğeri çok az kan alır ve anne karnında ölebilir. Bu ayrı yumurta ikizlerinde çok rastlanmayan bir durumdur, ama onların da başka riskleri vardır.

Görülme Sıklığı

İkiz gebelikler 90 gebelikte bir görülürler, yaklaşık 1/3 ü tek yumurta ikizidir.  Üçüz gebelikler daha da nadirdir. 8000 gebelikte bir rastlanır.  Ancak kısırlık tedavileri sırasında yumurtlama sayısı özellikle ilaçlarla arttırıldığı için çoğul gebelik oluşma oranı çok artar.  Bu tedavi gebelikleri de işin içine dahil edildiğinde son yıllarda ikiz gebelik oranı 60-70 gebelikte bire kadar artmıştır (İngiliz kayıtları).  Tedavi gebeliklerinin ise %10-20 kadarı ikiz gebelik olmaktadır.  Ancak son yıllarda tüm dünyada tedavi gebeliklerinde çoğul gebelikleri azaltmak için çalışmalar yapılmaktadır, ve önümüzdeki yıllarda tedavi gebeliklerinin toplam ikizlerdeki sorumluluğunun azalacağı sanılmaktadır.

Kimlerde daha sık görülür?

Daha önceden çoğul gebeliği olan kadınlar
Ailede anne tarafında çoğul gebelik olan kadınlar.  Erkek tarafının çoğul gebelikte sorumluluğu yoktur. Yukarıdaki bilgilerden anlaşılabileceği gibi, kadınların birden çok yumurta üretmesi gerekmektedir.
Artan anne yaşı (menopoza yaklaşırken kadınların çoğul yumurta oluşturmaları daha sıktır)
Irk. Batı Afrika’da daha sık, Japonlarda çok nadir görülür
Tedavi (fertilite ilaçları ile çoğul yumurtlamanın sağlandığı kadınlar)

Teşhis

Teşhis erken gebelik günlerinde yapılan ultrason ile konulur.  Gebelikte ilk ultrason için ideal zaman 7. haftadır. Böylece hem çoğul gebelikler, hem de muhtemel bir dış gebelik erken safhada teşhis edilmiş olur.

Gebelik haftası hesaplanırken son adetin ilk gününden itibaren saymak gerekir. Yani 5 haftalık gebelik denilince, beklenen adet süresinin sadece bir hafta geçtiği kastedilmektedir.

Çoğul gebelikler görüldükleri sıklıkla doğuma kadar gelemezler. Genellikle erken gebelik sırasında 6-8. haftalarda, ultrasonda birden çok kese ve bebek olarak görülürler. Ancak bazı kadınlarda gebelik çoğul olarak başladığı halde, 8-10. haftalarda daha sıklıkla olmak üzere, bebek sayısında azalma olur. Erken ultrason yapılmayan kadınlarda bu hadise hiç farkedilmeyebilir.

Çoğul gebeliklerde bulantı, kusma gibi gebelik belirtileri daha şiddetli yaşanabilir.  Normalde 12. haftada karından hissedilmeye başlanması gereken rahim, zayıf kadınlarda daha erkenden hissedilmeye başlanabilir.

Gebelik Takibi

Gelişimsel anomaliler çoğul gebeliklerde daha sık görülür. Bunun nedenleri arasında genelde anne yaşının daha ileri olması, tek yumurta ikizi olma olasılığı ve sonuçta iki gebeliğin birlikte yaşandığı hesap edilirse, en az bir bebekte sorun olma ihtimalinin istatistiksel olarak yüksek olması sayılabilir.

10-14. hafta arasında bebeklerin ayrıntılı ultrasonografilerinin yapılması çok önemlidir. Çünkü ikiz gebelikleri bazen ilerleyen haftalarda  bütün olarak değerlendirmek çok zor olabilir. Gelişmiş ultrasonografi teknolojisi çok güzel resimler almayı kolaylaştırmış ve pekçok anomali daha bu dönemde tanınabilir hale gelmiştir.  Bebeklerde bu dönemdeki ense kalınlığı / ödemi Down sendromu açısından bir risk faktörüdür.  Gene Down sendromundan hekimin şüphelenmesine neden olan mesane büyüklüğü, burun kemiği gelişimi, karında barsak ekojenitesinin fazla olması, kalpde ekojenik odak gibi belirtiler bu haftalarda görülebilir. Tüm anne adaylarının bildiği ikili veya üçlü tarama testleri çoğul gebeliklerde tekiz gebeliklerde olduğu kadar güvenilir değildir. Dolayısı ile anne adayları ya ultrason ile yetinmeli, ya da genetik tanı yöntemlerinden birine başvurmalıdırlar.  Amniosentez için pek çok yerde rastlanılan %1-5 bebek kaybı riskinin abartmalı olduğu yeni yayınlar ile gösterilmiştir. Her ne kadar sağlıklı bir risk belirleme çalışması yapılamamış ise de işleme bağlı gebelik kaybı riskinin binde bir kadar olduğu tahmin edilmektedir. Amniosentez veya korion villus biyopsisi denilen işlemler acısız ve ehil ellerde yapıldığı takdirde emniyetli yöntemlerdir.

Erken genetik teşhis çoğul gebeliklerde özellikle önem kazanır.  Bir fetusun anormal olduğu, diğer bebeğin normal olduğu durumlar çözümü zor bir problem doğurur.  Erken safhada, özellikle 12. gebelik haftasından önce tespit edildiği takdirde bir fetusun yaşamı bir iğne yardımı ile sonlandırılır ve diğer bebek sağlıklı bir şekilde gelişmeye devam eder. Çoğu zaman hiç problem oluşmaz.  Ancak genetik test sonucunun da 2-4 haftada belli olduğu düşünülürse, 16-18. haftada yapılan amniosentez sonucu geldiğinde bebek 20-22 haftalık olacaktır.  Bu durumda bebeğin birinin sonlandırılması tüm gebeliğin kaybı açısından problem yaratabilir.  Bu sorun ile  umarız hiçbir okuyucumuz karşılaşmaz, ama çözüm için kısa bir formül yoktur.  Aile ve hekim birlikte bir çözüm oluşturmak durumundadırlar.

Çoğul gebeliklerin takibi tek yumurta ikizi durumunda daha da önem kazanır.  Bebekler arasında kan dolaşımı olması, amnion sıvılarının ve bebek büyüklüklerinin çok farklı olması durumunda gebelerin bu konuda özelleşmiş kliniklerde takibi gerekebilir.  Ancak sayılı merkezde yapılabilen bir operasyon ile bebekler arasındaki dolaşımın laser yardımı ile sonlandırılması mümkün olabilmektedir.

Çoğul gebelikte beslenme

Çoğul gebelikte beslenme, normal gebelikten hatta normal sağlıklı beslenmeden çok da farklı değildir. Hastanın üç kişilik yemek yemesini gerektirmez.

Çeşitli ve sağlıklı beslenme: Zaten sağlığınıza düşkün ve dengeli besleniyorsanız, her zaman yediklerinizi aşağıdaki oranlara dikkat ederek yiyebilirsiniz.
Yediklerinizin 1/3 sebze ve meyve olmalı
1/3 enerji içeren yiyecekler olmalı (karbohidrat, nişasta. Ekmek, makarna, patates vs)
1/3 protein içermeli. Et, tavuk, peynir, süt vs
Şeker ve yağ mümkün olduğunca az kullanılmalı
Bol miktarda su tüketilmeli
%50-100 daha fazla protein
%50-100 daha fazla kalsiyum
%50-100 daha fazla demir
Folik asit
Vitamin B12 kullanılması uygundur.

Hastanın genellikle diyetle bu kadar kalsiyum, demir ve folik asit alması mümkün olmaz.  Bu nedenle vitamin desteği genellikle gerekir.  Ancak düzenli yapılan kan tahlilleri hastanın kan miktarının yeterli olduğunu gösteriyor ise, demir ilave edilmeyebilir.

Gebelikte bu vitaminlerin düzenli alınması bebeklerden ziyade anne sağlığı açısından önemlidir.  Yetersiz demir ve kalsiyum alınmasında bebeklerde kansızlık ve kalsiyum eksikliği olmaz.  Annenin depolarında çocuklar için yetecek kadar malzeme vardır.  Ancak annenin kendisinde anemi ve kemik kaybı olabilir.  Tavsiyemiz dengeli ve yeterli beslenmeye dikkat edilmesidir.  Ancak özellikle çalışan kadınlarda bu konuya yeterli önem verilemiyor ise bebeklerinin diğer kadınlardan daha sağlıksız veya yetersiz gelişebileceği kaygısının yersiz olduğunu hatırlatmak gerekir.

Çoğul gebeliklerde anemi daha sık olduğu için daha sık kan tahlili yapmak ve gebeliği daha sık kontrol etmek gerekebilir.

Çoğul gebelikde dolaşan kan miktarı, diğer gebelere göre daha fazladır. Bu nedenle özellikle kalp üzerine ekstra yük getirir. Gün içinde uyku veya dinlenme tavsiye edilir.  Ancak sürekli evde veya hastanede yatak istirahatinin bir faydası olduğu gösterilmemiştir.

Vejeteryan gebelerde, yeterli protein ve demir alınımı konusunda sıkıntı olabilir.  Bu durumda bir diyetisyen yardımı ile bitkisel gıdalardan yeterli proteinin nasıl alınacağı konusunda destek alınabilir.  Gene başlangıç kilosu çok fazla olan kadınlarda kalori kısıtlaması yapılması gerekebilir.  Az kalori ile yeterli mineral, vitamin ve proteinin nasıl alınacağı da diyetisyen yardımı gerektirebilir.

Doğum

Çocuk pozisyonları doğum şeklinin tayininde çok önemlidir.  İkiz gebeliklerde vaginal doğum düşünülebilir, ancak üçüz ve üzeri gebeliklerde sezaryen tercih edilir.  En önemli neden genellikle bebeklerin hemen doğum sonrasında müdahale gerektirmesi ve acil koşullarda tüm bebeklere yeterli hizmeti verecek personelin bulunmasında güçlük olma ihtimalidir.

İkiz gebeliklerde:

%45 gebelikde her iki bebek baş gelişidir
%25 altta gelen bebek baş, üstteki makad
%5 olguda her ikisi de makad
%5 olguda birinci bebek makad, ikincisi baş gelişidir.

Bu son durum hariç vaginal doğum düşünülebilir.  Ancak pekçok hekim her ikisinin de makad olduğu durumda da genellikle elektif olarak sezaryeni tercih eder.

Vaginal doğumda birinci bebek doğduktan sonra genellikle sancılar ve kasılmalar azalır.  Bu nedenle iki bebek arasında bazen saatlere varan yaş farkı olabilir.  Ancak genellikle 10-15 dakika içinde kontraksiyonlar başlamaz ise müdahale edilmesi, sancıların ilaç yardımı ile kuvvetlendirilmesi gerekir.

Çok nadiren de olsa birinci fetus doğurtulduktan sonra ikinci bebek için sezaryen gereken vakalar vardır.

Bu nedenlerle her ne kadar bilimsel dayanağı yetersiz olsa da pekçok hekim ve hasta ikiz gebeliklerde elektif sezaryeni tercih etmektedir.

Komplikasyonlar

Tüm gebeliklerde olabilecek komplikasyon ve sorunlar çoğul gebelikte daha sık ve yoğun olarak yaşanır.

Annenin kan miktarı daha çok artar ve dolaşım kalp için ekstra yük anlamına gelir.  Özellikle gebeliğin ikinci yarısında hastanın sık sık istirahati gerekebilir. Bu nedenle daha önceden hiç spor yapmamış, yetersiz kondisyona sahip hastaların gebeliğin ilk yarısında hafif sporlarla (yürüyüş, yüzme vs) kendilerini hazırlamaları çok faydalı olur.
Bebekler tek gebeliklere göre daha küçüktür.  Tek yumurta ikizleri genellikle çift yumurtaya göre daha küçük olurlar.
Erken doğum riski artar.  Ortalama gebelik yaşı ikizler için 37 hafta, üçüzler için 31 haftadır.
Doğumsal anomali riski daha fazladır (Tek gebeliğe göre 2-4 misli artmıştır)
Doğumsal beyin hasarı riski ikizlerde %1-5, üçüzlerde %7-8 görülür. Tek gebeliklere göre çok artmıştır.
Doğum sonrası ve hemen öncesinde bebek ölüm oranı ikizlerde 5 kat, üçüzlerde 6 kat daha yüksektir.
Gebeliğe bağlı annede rastlanabilecek gebelik bulantısı, fazla amnion sıvısı oluşması, gebelik zehirlenmesi (toksemi-preeklempsi), kansızlık, doğum öncesi ve sonrasında kanama gibi şikayetler çok daha sık ve daha ağır olarak yaşanabilir.
Doğum komplikasyonları hekimin iki bebekle uğraşmasına bağlı, bebeklerin pozisyon sorunları dolayısı ile, plasentanın erken ayrılması, kordon dolanmaları gibi nedenlerle daha sık görülür.
Doğum sonu sorunlar bitmez. Lisan ve konuşma gecikmesi, motor gelişim geriliği, davranış bozuklukları, yetersiz anne-baba-çocuk ilişkisi nedeni ile sorunlar çoğul gebeliklerde daha sıktır.  Bütün bunlara çoğul gebeliğin aileye getirdiği maddi ve manevi yükü de ilave etmeliyiz.

Önleme

Özetle; çoğul gebelik doğal bir olay gibi görülmemeli ve önlenmesi gereken bir rahatsızlık olarak ele alınmalıdır.

İkiz gebeliklerde riskin nispeten kabul edilebilir olması dolayısı ile özellikle üçüz ve üzeri çoğul gebeliklere bir hastalık gibi davranmak yanlış olmaz.

Gebeliklerin ileri yaşlara bırakılmaması çoğul gebeliklerin engellenmesine yardımcı olur.

Kısırlık tedavilerinde hasta ve hekimin çok iyi ilişkide olmaları ve tedaviyi planlamaları gereklidir.  Özellikle birden fazla yumurtanın oluşturulması gereken tedavilerde çoğul gebelik şansı yüksektir.  Tüp bebek tedavisi sırasında kadına 2-3 hatta daha çok embryo verilmesi çoğul gebelik şansını arttırır.  Tek gebelik elde etmenin yolu tek embryo transfer etmektir.  Ancak bu durumda azalan gebelik şansı hastaların ve hekimlerin daha çok embryo vermesine neden olmaktadır.  Türkiye’de ve pekçok ülkede verilen embryo sayısı üç ile sınırlandırılmıştır.  Bazı klinikler en iyi embryoyu seçmeye ve sadece tek embryo transferi ile en azından seçilmiş hastalarda makul bir gebelik şansı elde etmeye çalışmakta ve bunda da kısmen başarılı olmaktadırlar. Zaten medyada sık görülen beşiz ve altız gibi çoğul gebelikler tüp bebek tedavisi sonucu değil, yumurtlama uyarılması (superovulasyon) tedavisi sonucudur. Genellikle deneyimi yeterli olmayan hekimlerin yumurtlamayı gereğinden fazla uyarması sonucu oluşurlar. Tüp bebek tedavisinde annenin rahmine yerleştirilen embryo sayısını kontrol etmek mümkündür.

Çoğul gebeliğin önlenemediği durumlarda erken safhada gebelik sayısının azaltılması mümkündür.  8-12. haftalar arasında gebelik sayısı azaltılabilir. Beşiz başlayan bir gebelik bile sağlıklı bir şekilde ikize indirilebilmektedir.  Fetosit adı da verilen bu yöntemin yasal, etik, dini ve tıbbi tartışmalara açık olduğu unutulmamalıdır.  Ancak aşağıdaki tablodan görülebileceği gibi komplikasyonların önlenmesi veya azaltılması açısından faydalı gibi görülmektedir.

steoporoz nedir?

Osteoporoz, kemik erimesiMenapozla ilgili olarak en çok bilinen ve endişe edilen bir durumdur.  Osteoporos kemiklerdeki erimeyi, daha doğru bir ifade ile de kemik doku yoğunluğundaki azalmayı tarif eder.

Osteoporoz kemiklerin  “kütlece azalması” demektir; osteo (kemik) ile poroz (delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşur.

Halk arasında ise osteoporoz, “kemik erimesi” olarak geçer.

Osteoporoz nasıl oluşur?
Kemiğe direncini veren maddelerin özellikle de kalsiyumun kemikten uzaklaşması ile osteoporoz oluşur.  Kemik azalmasının şiddeti arttıkça kemik kırılganlığı da artmaktadır.

Osteoporoz ciddi bir hastalıktır.

Osteoporoz ne tür şikayet yapar?
Aslında kemik erimesinin başlangıcında hastada hiçbir şikayet olmayabilir. Ancak hastalık ilerledikçe kemik dokusunun direnci geri dönüşü olmayacak bir şekilde azalmakta ve kemiklerde yaygın ağrılar ortaya çıkmaktadır.

Osteoporozun ileri dönemlerdeki komplikasyonu ise fraktürler yani “kemiklerdeki kırıklar”dır.

Osteoporozda kemik kırıkları ne sıklıkta olur?
50 yaşın üzerinde her 8 kişiden 1′ inde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişmekte olup bu oran yaş ile birlikte artmaktadır. Kalça kırığı 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten 1′ inde görülen önemli bir sağlık problemidir. Osteoporotik kırıklar olarak tanımlanan kırıklar; el bileği, omurga ve kalça kırıklarıdır.

Bu kırıklar kişinin fiziksel, psikolojik ve sosyal durumu ile sağlıkla ilgili yaşam kalitelerini olumsuz olarak etkilemektedir

Osteoporozda kadınlar daha sık etkileniyor…
Osteoporozdan etkilenen insanların % 80’i kadınlardır. Kadınlarda daha sık rastlanan “Romatoid artrit ” gibi iltihaplı romatizmaların varlığı ya da kortizon, tiroksin gibi ilaçların kullanımı halinde osteoporoz riski artmaktadır.

Erkek osteoporozu da özellikle son yıllarda klinik tıpta önemli bir sorun olarak görülmektedir. Tüm vertebra korpus kırıklarının % 14’ü ve yine tüm kalça kırıklarının % 25-30’u erkeklerde görülmekte ve önemli bir oranda hastalık ve ölüm nedeni olabilmektedir.

Osteoporoz (kemik erimesi) neden erkeklerde daha nadir görülür?
Osteoporozun kadınlara oranla erkeklerde daha nadir görülmesinin nedenleri arasında;
Erkeklerde kadınlara göre daha kısa ömür uzunluğu
İskelet gelişimi sırasındaki erkeklerdeki yüksek kemik kütlesi oranı
Erkeklik hormonu olarak da bilinen “testosteron”un kemikler üzerindeki koruyucu etkisi
Kemik yıkımını hızlandıran menapoz eşdeğeri bir durumun erkeklerde olmaması sayılabilir.

Kemik döngüsü ve osteoporoz sonrası kemik kırıkları
Osteoporoz, kemik erimesi, kemik kırılması, osteoporos

Kemik yaşam boyu sürekli yapılan,  yıkılan canlı bir dokudur. Buna “kemik döngüsü” adı verilir. Yaşam süresince eski kemik yıkılır ve bunun yerini yeni kemik alır.

Kemik bal peteği görünümünde olup başta kalsiyum olmak üzere önemli mineralleri depolar. Yirmi-yirmibeş yaşlarına kadar yiyeceklerden alınan kalsiyumun kemiği yenileme kapasitesi kemiğin yıkım hızından daha yüksektir. Otuzlu yaşlarda “tepe kemik kütlesi ” adı verilen en yüksek kemik kütlesine ulaşılır. Bu dönem kemiğin en güçlü olduğu dönemdir.

Tepe kemik kütlesini etkileyen faktörler büyüme sırasında rol oynayan genetik program, mekanik yüklenme, beslenme ve hormonal faktörlerdir. Büyüme esnasında optimal kemik birikimi için yeterli kalsiyum alınmalı, normal östrojen salgılanmalı ve yeterli vücut ağırlığı olmalıdır. İleri dönem yaşlardan ziyade büyüme esnasında mekanik yüklenme de önemli rol oynamaktadır.

(Resimler; üstteki resim normal bir kemik dokusunu, alttaki resim ise osteoporotik bir kemik dokusunu göstermektedir).

Kemik azalması ne zaman başlar?
Kırk yaş civarında kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Bu kayıp menapozdan sonra kadınlarda östrojen hormonunun seviyesinin düşmesine bağlı olarak hızlanmaktadır.

Menapozdan sonraki ilk 5 yıl kemik kütlesinin en hızlı kaybedildiği zaman dilimidir. Bu dönemde kadınlar her yıl kemik kütlerinin % 3’ünü kaybedebilirler. Hızlı kayıp döneminin sonlarında 60 yaş civarında osteoporozun ilk belirtileri; kamburlaşma, boy kısalması, yaygın sırt ağrıları ya da ufak bir zorlama sonucu oluşan kırıklar şeklinde ortaya çıkar.

Osteoporoza bağlı kemik kırıkları ne zaman görülür?
Menopozdan 10 yıl sonra kalça, bel omurları, el ve bilek kemiklerinde daha fazla olmak üzere kırılma riskleri oldukça fazladır. Kemiklerdeki kırılmalar osteoporosun en önemli komplikasyonu olarak ortaya çıkan ve maddi-manevi sıkıntılara sebep olan durumlardır.

Menopozdaki bu kırıkların basit hormon tedavileri ile önlenmesi kişileri ölüm ve sakatlık risklerinden önemli ölçüde korurken, tedavi masraflarını azaltarak ülke ekonomilerine de ciddi miktarda kaynak sağlar.

Kemik kitlesinin azalmasını hızlandıran faktörler (kemik erimesini arttıran nedenler)
Bazı nedenler osteoporosu hızlandırıcı etkiye sahiptir. Bunlar;
Genetik faktörler: Bazı ailelerde genetik olarak kemik kaybı hızlıdır. Annesinde kemik azalması olan kadında risk fazladır. Ayrıca genetik bazı hastalıklarda da kemik kaybı normalin üstünde olabilir.

Fiziksel aktivite: Uzun süre kısıtlı fiziksel aktivite gösterenlerde kemik kaybının azaldığı iyi bilinmektedir. Aynı şekilde erken yaşlardan itibaren spor yapanların kemik kütleleri yapmayanlara göre oldukça iyidir. Bu nedenle menopozda egzersizin önemi büyüktür.

Sigara: Sigara içenlerde kemik kaybı daha hızlıdır. Sigara kemiklerinizin en büyük düşmanlarından birisidir.
Bazı sistemik hastalıklar: Tiroid, böbrek üstü bezi ve hipofiz ile ilgili bir takım hastalıklarda da kemiklerdeki eksilme normalden fazla olabilir.

Gebelik ve Emzirme: Gebelik ve emzirme de kemiklerde bir miktar azalmaya yol açabilse de bu etki geri dönüşümlüdür, yani bu süreçler bittikten sonra kemiklerdeki kazanç yeniden başlar.

Menopoz ve Yaşlılık: Menopoz ve yaşlılıkta pek çok sebepten ötürü kemiklerdeki kayıp hızlanmıştır.

Hiperprolaktinemi: Beyindeki hipofiz bezinden salgılanan ve “süt hormonu” olarak bilinen “prolaktin”in değişik nedenlerden dolayı normalden fazla salgılanarak kandaki miktarının artışını ifade eden bu durumda da Osteoporos süreci hızlanmaktadır.

Prolaktin hormonunun hipofiz bezinden normalden fazla salgılanmasına “hiperprolaktinemi” adı verilir.

Hiperprolaktinemi  ile ilgili bilgiler için tıklayınız  >>>

İlaç kullanımı: Bazı tıbbi zorunluluklar nedeni ile heparin, kortizon gibi ilaç kullanan kişilerde kemik erimesi daha çabuk ve erken olarak ortaya çıkabilmektedir.

Hangi ilaçlar osteoporozu hızlandırır?
Astım ve iltihaplı eklem romatizmalarında kullanılan kortizon gibi ilaçlar, kemik kütlesini azaltan ilaçların en önemlileridir. Kemik kaybının miktarı bu ilaçların dozuna ve kullanım sürelerine göre değişmektedir. 7.5 mg’ın üzerinde uzun süreli kullanım (3 aydan uzun süre ) kırık riskini arttırmaktadır.

Kortizon kemik yıkımını hızlandırır,  östrojen seviyelerini düşürür, kalsiyumun barsaktan emilimini azaltarak osteoporoza neden olur.

Kortizon dışında osteoporoz riskini hangi ilaçlar arttırır?
Kortizon dışında osteoporoz riskini arttıran ilaçlar:
Guatr hastalığı tedavisinde kullanılan tiroksin,
Sara (epilepsi) hastalığında kullanılan antiepileptikler,
Kanın pıhtılaşmasını engellemek için kullanılan aspirin, heparin ve türevi gibi ilaçlardır.

Bu ilaçları uzun süreli kullananlarda düzgün aralıklarla KMY (kemik mineral yoğunluğu) ölçümü yapılmalıdır.

Osteoporoz ve kadınlardaki estrojen hormonu ilişkisi
Kadınlarda kemik metabolizmasında estrojen hormonu önemli bir düzenleyicidir. Kemik dokusunda kalsiyum iyonunun kalması için estrojene ihtiyaç vardır.

Estrojen hormonun olmadığı durumlarda kemik kaybı hızlanır ve menopozal dönemde gözlenen osteoporoz ortaya çıkar.

Bu nedenle menopozda hormon replasman tedavisi alan kadınlarda kemik erimesi daha az olmaktadır. Menozdaki HRT’nin en büyük yararlarından birisi, kemik dokuda yoğunluğun artışını sağlamasıdır.

Osteoporozda kemik yoğunluğu nasıl ölçülür?
Eskiden direkt radyografiler ile kemik yoğunluğu değerlendirilirken günümüzde bu işlem neredeyse terk edilerek yerini özellikle bel, uyluk (femur) ve ön koldan Dual X-Ray (DEXA) adı verilen bir yöntemle  “Kemik Mineral Dansiyometrisi (KMD)”  ölçümlerine bırakmıştır. Bu yöntemin duyarlılığı direkt grafilere göre çok daha fazladır.

Eğer bu ölçümlerde hastalık derecesinde kemik erimesi saptanmışsa kemik erimesini önleyen tedaviler uygulanmalıdır.

Osteoporos İçin Risk Faktörleri
Genç bir erişkin iken ulaştığımız tepe kemik kütlesi ve yaşlanmaya başladığımızda oluşması beklenen kemik kaybının hızı osteoporoz gelişme riskimizi belirler. Kimlerin önceden bu hastalığa yakalanacağı önceden öngörülememektedir. Ancak hastalığa yakalanma riski aşağıdaki durumlarda artmaktadır:

45 yaşın altında doğal ya da cerrahi menapoz (Ameliyatla yumurtalıkların alınması)
Kadın olmak
İleri yaş
Ufak tefek zayıf yapıda ve beyaz tenli olmak
Ailede osteoporotik kırık öyküsü (Özellikle annede kalça kırığı)
Daha önce kırık geçirmiş olmak (Ön kol kırığı gibi)
İnflamatuar (iltihaplı) eklem hastalığı yada astım varlığı
Kemik yıkımını hızlandıran ilaçların kullanımı (kortizon,guatr ilaçları,sara ilaçları,heparin vb)
Kalsiyumdan fakir beslenme, yetersiz D vitamini
Sigara içme, alkol kullanımı, fazla kahve tüketimi
Aşırı tuz, protein alımı
Düzenli egzersiz yapma alışkanlığının olmayışı
Erkeklerde düşük testosteron düzeyi
Uzun süreli yatak istirahati
Bunama
Kronik böbrek yetmezliği (KBY)
Malabsorbsiyona neden olacak gastrointestinal sistem sorunları
Tirotoksikoz (tiroid hormonunun fazla salgılanması)
Hiperparatiroidi (paratiroid hormonunun fazla salgılanması)

 

 

 

KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ) İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
Osteoporoz (kemik erimesi) için belirlenmiş bazı risk faktörleri vardır. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerde osteoporoz gelişmesi daha olasıdır. Bu risk faktörlerinden genetik veya ırk gibi bazılarını değiştirmek imkansızken, bazıları değiştirilebilir ve bu sayede osteoporozdan korunulabilir.

DEĞİŞTİRİLEMEYEN RİSK FAKTÖRLERİ
Genetik: Birinci derece akrabalarda osteoporoz ve buna bağlı kırıklar varsa bu bir risk faktörüdür. Bazı genetik hastalıklarda da osteoporoz görülür. Örneğin Turner sendromu, osteogenezis imperfekta, marfan sendromu gibi…

Irk: Beyaz ırkta kemik kütlesi daha düşüktür ve kalça kırıklarına daha sık rastlanır.

Yaş: Kadınlarda 35 yaşından sonra ve menopozdan sonra kemik kaybı yaş ilerledikçe artar. Erkeklerde de 70 yaşından sonra osteoporoz ve kırık gelişme riskinde belirgin bir artış olmaktadır.

Önceki kırıklar: Daha önceden kırık gelişmiş kişilerde tekrar kırık ouşma riski 2 kay fazladır.

Gebelik ve emzirme: Bu dönemlerde kemik kaybında artış izlenir fakat doğum ve emzirme dönemi bittikten sonra kemik yoğunluğu normale döner.

DEĞİŞTİRİLEBİLEN RİSK FAKTÖRLERİ
Hareketsizlik: Hareketsizlik ve yetersiz fiziksel aktivite osteoporoz için en önemli risk faktörlerinden birisidir. Kırık veya başka bir hastalığa bağlı nedenlerle yatarak hareketsiz geçirilen zamanlarda kemik yoğunluğunda hızlı bir azalma izlenir.

Aşırı spor: Örneğin bayan atletlerde ileri yaşlarda osteoporoz riski artar.

Zayıflık: Vücut ağırlığı düşük olan kadınlarda ve erkeklerde osteoporoz ve kırık riski daha fazladır. Tersine kilosu normalden fazla olan kadınlarda da osteoporoz sık görülmez çünkü bunlarda fazla kilonun yaptığı ağırlık kemişkleri güçlendirir ve fazla yağ dokusundan dolayı fazla östrojen hormonu üretilir bu da kemikleri korur. Fakat aşırı ağırlık özellikle diz ve ayak bileği gibi eklemlerde aşınmaya da sebep olarak zararlı etkilerde bulunabilir.

Sürekli kalsiyumdan fakir beslenme: Kalsiyum kemik yapımında çok önemli rol alır, sürekli olarak kalsiyumdan fakir beslenilmesi ayrıca parathormonu arttırır bu sayede kemik yıkımı artar, osteoporoz oluşur.

Depresyon: Depresyon halinde stres, iştahsızlık, harketsizlik görüldüğü için ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlardan dolayı osteoporoz riskini arttırır.

Sigara: Sigara içimi osteoporoz riskini iki kat arttırır. Hem erkeklerte hem kadınlarda omurga ve kalça kırığı riski sigara ile artar. Sigara içen kadınlarda menopoz daha erken gelişir ve daha zayıf olurlar, bu faktörler de osteoporoza katkıda bulunur.

Alkol: Hafif veya orta derecede alkol kullanmanın osteoporoza sebep olduğu gösterilmese de aşırı derecede (alkolizm) alkol tüketiminin osteoporoz ve kırık riskini arttırdığı ispatlanmıştır. Bu etki hem kadın hem erkekler için geçerlidir.

Yetersiz beslenme: Kalsiyum, fosfor, magnezyum, çinko, mangan gibi mineraller; D, C, K, B6, folik asit gibi viraminler; proteinler, esansiyel yağ asitleri açısından yeterli bir beslenme osteoporozu önlemek açısından çok önemlidir.

İlaçlar: Bazı ilaçlar kemikleri zayıflatıcı yan etkilerde bulunurlar. Bunların başında kortizon ve türevi glukokortikoidler sayılabilir. Bu ilaçlar astım, romatizma, kan hastalıkları, bağışıklık sistemi hastalıkları ve organ nakli yapılan hastalarda sık kullanılır. Bunun dışında lityum, izoniyazid, karbamezapin, heparin, warfarin, aliminyum içeren antiasitler de osteoporoza neden olabilir.

 

 

OSTEOPOROZ NEDEN OLUR (SEBEPLERİ)

Kemik erimesi kadınlarda özellikle menopoz döneminin başlaması ve yaşın ilerlemesi ile birlikte yaygın görülmeye başlayan bir hastalıktır. Aşağıda belirtilen diğer bazı risk faktörlerinin varlığında daha erken yaşlarda da görülebilmektedir. Kemik erimesinden yani osteoporozdan korunmak için hastalık başlamadan henüz küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi gerekli önlemlerin alınması ve aşağıda belirtilen sebeplerden uzak durulması en akılcı yaklaşımdır. Her kadın henüz genç yaşlarda bu bilinçle davranmalıdır ve bilmelidir ki bu önlemleri şimdiden almazsa ileride bu problemle karşılaşma riski çok daha fazla olacaktır.

– Kadınlar erkeklere göre kemik erimesi açısından daha risklidir. Erkeklerin kemik dokusu daha sağlamdır.
– İleri yaş: Özellikle 50 yaşından sonra insanlarda kemik kaybı hızlanır.
– Menopoz: Kadınlarda kemik erimesi (osteoporoz) açısından en önemli risk faktörlerinden birisidir. Erken menopoza girmek bu riski daha da güçlendirir. Menopoz sonrası östrojen hormonunun azalması kemik erimesine sebep olan en önemli faktördür.
– Ameliyat ile yumurtalıkların (overlerin) alınması
– Turner sendromu
– Beslenme bozukluğu. Kalsiyum içeren yiyeceklerin az tüketilmesi.
– Anoreksia nervosa
– Hiponadizm
– Glukokortikoid hormonların fazlalığı (Cushing sendromu)
– Hareketsiz bir yaşam tarzına sahip olmak.
– Egzersiz ve spor yapmamak.
– Ailesinde kemik erimesi olan kişiler.
– Zayıf olmak. Kilolu insanlarda kemik erimesi daha az görülür.
– Beyaz ırkta siyah orka göre kemik erimesi riski daha yüksektir.
– Sigara kullanmak
– Alkol kullanmak
– Kahve, kola gibi kafeinden zengin içecekleri çok fazla tüketmek
– Proteinli besinlerin aşırı tüketilmesi
– Steroidler ve antikoagulanlar gibi ilaçlar kemik erimesine neden olabilir.
– Felç gibi hareketsizliğe neden olan hastalıklar
– Bazı mide ve barsak ameliyatları sonrasında kalsiyum emilimi bozulabilir ve kemik erimesi meydana gelebilir.
– Enflamatuar (iltihabi) barsak hastalıkları
– Hipertroidizm (troid bezinin fazla çalışması) ve hiperparatiroidizm (paratroid bezinin fazla çalışması) gibi bazı hormonal bozukluklar
– Hipokalsitoninemi
– Hiperprolaktinemi
– Tip I diabetes mellitus (İnsülin bağımlı şeker hastalığı)
– Sistemik mastositoz
– Multiple myeloma
– Lenfoproliferatif hastal›klar
– Myeloproliferatif hastalıklar
– Romatoid artrit ve ankilozan spondilit gibi bazı romatizmal hastalıklar
– Çok aşırı derecede egzersiz ve yoğun spor yapmak (normal miktarda egzersiz kemik erimesinden koruyucu etki gösterir)
– Primer biliyer sirozda
– Çölyak hatsalığı
– Güneş ışığına az maruz kalma (Vücutta aktif D vitamini sentezi için güneş ışığı gereklidir.)
– Çok fazla miktarda sodyum alımı (tuz tüketimi)