Barış Klinik

El Cerrahisi

El ameliyatlarında özellikle el yaralanmaları, dejeneratif hastalıklar ve doğuştan var olan bozuklukların tedavisi yapılmaktadır. El ameliyatlarında amaç elin fonksiyonlarını düzeltmek ve bunun yanı sıra mümkün olduğu kadar görünüme de önem vermektir. Fonksiyon zenginliğinden dolayı elin her problemi çeşitlilik kendine has çözümler içermektedir. El yaralanmalarında ameliyat sonrası  ele yapılan pansuman alçı atel dediğimiz destek ile korumaya alınır. Böylece elin hareketleri de kontrol altına alınmış olur. Yaralanmaya göre belli bir süre sonra özel yapılmış aletlerle tendon hareketleri ile ilgili pasif egzersizlere başlanır.

El ameliyatlarında özellikle el yaralanmaları, dejeneratif hastalıklar ve doğuştan var olan bozuklukların tedavisi yapılmaktadır. El ameliyatlarında amaç elin fonksiyonlarını düzeltmek ve bunun yanı sıra mümkün olduğu kadar görünüme de önem vermektir. El her ne kadar küçük bir organ olsa da fonksiyon olarak insan için son derece önem arzetmektedir. Fonksiyon zenginliğinden dolayı elin her problemi çeşitlilik kendine has çözümler içermektedir.

Elinizle ilgili bir probleminiz varsa, bir plastik cerraha başvurarak çözümü konusunda detaylı bilgi alabilirsiniz. Cerrahi tedavi önerilirse, mutlaka aklınızdaki soruları açıklığa kavuşturmalısınız. Nasıl, nerede ve hangi anestezi ile yapılacağı, riskleri, ameliyat sonrası yapılması gerekenler ve beklentiler konuşulmalıdır. Riskleri arasında kötü yara iyileşmesi, duyu ya da fonksiyon kaybı, kanama ve enfeksiyon (iltihap) görülebilir. Ancak bunlar tedavi edilebilir problemlerdir.
1. El Yaralanmaları

El yaralanmasının tedavisi yaralanmanın oluş şekline, yaralanan dokulara ve geçen süreye göre değişir. Tendon, sinir ve damar kesilerinin tedavisi daha fazla özellik arzetmektedir. Her el yaralanması birbirinden farklıdır ve tevdileri de farklılık arzetmektedir. Öncelikli olarak uygulanan tedavi fonksiyonları maksimum düzeyde sağlanmalı; unutulmamalıdır ki tendon (kasların hareketini kemiklere aktaran beyaz renkli kirişler) fonksiyonlarının tam olabilmesi için kemik, deri örtüsü ve sinir dokusunun sağlıklı olması gerekmektedir. Tendon kesilerinde hareket ortadan kalkar. Sinir kesilerinde de aynı şekilde hareket görülmez. Deri yaralanmaları ve kemik yaralanmaları da tendon hareketlerini etkilemektedir. Bunların iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Dirsekten daha aşağıda oluşacak yaralanmalarda damar, tendon, sinir veya kemik tek tek ya da birlikte hasar görebilir. Bu hastaların muayenesinde sırasıyla kanama, duyu siniri fonksiyonları ve hareket fonksiyonları (motor sinir ve tendon) değerlendirilir. Bu değerlendirmenin sonunda yaralanan dokuların tedavisi planlanır.

Önce ele uygulanan turnike ile daha kansız bir ortamda çalışılması sağlanır. Böylece eldeki anatomik yapılar daha rahat fark edilir. Kesilen yaralanan dokular uygun dikişler ve teknikle dikilir. Tendon uçları tazelenerek tam olarak uç uca yerleştirilip, dikilmesi gereklidir. Dikkat edilmesi gereken nokta, tendon özel tüneller boyunca hareket ettiğinden yanlış onarımlar hareketi bozabilir. Turnike açılıp, kanayan yerler kontrol edilir. Yırtılma veya ezilme tarzındaki yaralanmalarda ise tendon eksiklikleri hastanın başka yerindeki tendonların alınıp kullanılması ile onarılabilmektedir. Geciktirilmiş hastalarda önce silikon borularla tendon tüneli oluşturulup, daha sonra da tendon nakilleri yapılabilmektedir.
El Yaralanmaları Ameliyat Sonrası:

Ameliyat sonrası ele yapılan pansuman alçı atel dediğimiz destek ile korumaya alınır. Böylece elin hareketleri de kontrol altına alınmış olur. Yaralanmaya göre belli bir süre sonra özel yapılmış aletlerle tendon hareketleri ile ilgili pasif egzersizlere başlanır. Pasif egzersizler tendonun çevre dokuya yapışmasını engelleyecektir. Daha sonra cerrahınızın uygun gördüğü zamanda aktif istemli hareketler başlatılır. Daha sonra rehabilitasyon için fizik tedavi uzmanına gönderilir. Ameliyat sonrası bakım ve tedavi son derecede önemlidir.
2. Karpal Tünel Sendromu

Karpal tünel, bilekte, tendonlar ve elin ana sinirlerinden biri olan median sinirin geçtiği bir tüneldir. Tünelin içindeki basınçta çeşitli nedenlerle, yaralanmalar, gebelik sırasında sıvı toplanması, aşırı kullanma veya tekrarlayıcı hareketlerden sonra artış görülebilmektedir. Bu basınç artması sıklıkla uyuşukluk, ağrı, el fonksiyonlarının kısıtlanması ve elektriklenme hissine neden olur.

Hastalarda bulgular hafifse konservatif tedaviler yani elin atele alınması ve antienflamatuar ilaçlar gibi cerrahi olmayan diğer tedavi seçenekleri tercih edilmektedir. Eğer el kaslarının zayıflaması ve el ayasının incelmesi gibi ağır bulgular varsa, cerrahi tedavi hastaya fayda edebilmektedir.

Ameliyat endoskopik olarak bilekten ve elin ayasından iki delik açılarak yapılabildiği gibi, avuç içinin ortasından bileğe doğru bir kesi yapılarak bütün karpal tünelin görülmesiyle de yapılabilir. Daha sonra median sinir üzerindeki basıncı ortadan kaldırmak için bası yapan dokular kesilerek ameliyata son verilir.
Karpal Tünel Sendromu Ameliyat Sonrası:

Ameliyattan sonra pansuman ve atel yapılıp, hareket kısıtlanır. Ameliyat izi gittikçe kaybolacak ve zor görünür bir hale gelecektir. Yapılan ameliyatta elin içindeki çizgiler kullanıldığından izi çok belirgin olmaz. Ameliyat sonrası sinirde kalıcı hasar oluşmamışsa, olumlu sonuçlar alınmaktadır. Karpal tünel sendromu kaygısı taşıyorsanız, erken dönemdeki tedavi daha iyi sonuçlar vereceğinden bir plastik cerraha başvurmanız daha faydalı olacaktır.
3. Romatoid Artrit

Romatoid artrit eklem iltihabı anlamına gelir; vücudun eklemli bölümlerinin şeklini ve fonksiyonuna zarar verebilen ve eklem hareketlerini kısıtlayan bir hastalıktır. En çok parmak eklemlerinde şekil bozukluklarına yol açar ki, bu aynı zamanda el hareketlerini de bozmaktadır.

Çok ilerlemiş bozukluklarda cerrahi gerekir ki, buna romatolog ve plastik cerrah beraber karar vererek hastaya ameliyatın uygun olacağını söylerler. Tendon onarımı eklem ameliyatları ve yapay eklem protezleri yapılacak ameliyatlar arasında sayılabilir. El fonksiyonlarının tamamı düzelmese de şekil ve olan fonkisyonların daha etkili kullanımı sağlanabilir. Bu ameliyatlardan sonra yine romatoid artrite bağlı hasarlar oluşmaya devem edecektir. Yani tekrar tekrar ameliyat gerekebilir.
4. Dupuytren Kontraktürü

Avuç içinde cilt ve cilt altındaki dokunun çekinti yapmasıyla karekterize bir hastalık olan Dupuytren kontraktürü; kalın, nedbe benzeri doku avuç içi ve parmaklar arasıunda cildin hemen altında ortaya çıkar ve ilerleyip, parmakları avuç içine doğru çekerek el hareketlerini bozabilir. Ailede de görülebilir. Nedeni tam olarak bilinmese de şeker hastaları ve karaciğer hastalarında daha sık ortaya çıktığı görülmektedir. Kalın nedbe şeklindeki dokular temizlenerek el hareketlerinde rahatlama sağlanır. Tecrübeli cerrahlarca yapılmadıkça ameliyat bölgesinde sinir dokusu yaralanabilir. Bazen deri açıklığı olabilir, bu da deri grefti dediğimiz yamalarla kapatılır. Sütürler alındıktan sonra el rehabilitasyona alınır.
5. Doğumsal El Bozuklukları

El gelişimini etkileyen ve elin kullanımında belirgin problemlere neden olan deformitelerdir. El bozuklukları tipine göre değişen yaşlarda opere edilmektedir. Sindaktili en sık görülen doğumsal el bozukluğudur. Diğerleri ise polidaktili (fazla parmak), tetik parmak, kıvrık parmak, başparmak noksanlığı, parmak kısalığı ve parmak yokluğu olarak sayılabilir. Cerrahi olarak tedavisi yapılan parmaklarda %100 düzelme görmek oldukça zordur.

Tüm doğuştan bozukluklarda mutlaka başka organ anomalisi olup olmadığı araştırılmalıdır.

Sindaktili: Doğuştan eldeki veya ayaktaki parmakların yapışık olmasıdır ki, hastaların yarısında tek tarafta görülür. Ailede başka kişilerde sindaktiliye sıklıkla rastlanır. Sindaktili Poland sendromu (torasik yapıların-meme eksikliği gibi- konjenital yokluğu ve el malformasyonu) ile birlikte görülür. En sık 3-4.parmaklarda görülür. Tedavisinde yapışıklık açılırken, parmaklarda çekinti olmadan düzgün bir parmak arası yapılarak, normal bir tırnak görüntüsü ile, kemik bozukluk varsa kemik şeklinin de düzeltilmesi esastır. Sindaktili ideal ameliyat zamanlaması 24 ay olup, 36 aya kadar ameliyat yapılabilir. Kemik anormallik varsa daha erken yaşta da ameliyat yapılabilir. 24 aya kadar anestezi riskleri nedeniyle ameliyat tercih edilmez.
6. İyileşme ve Rehabilitasyon

El, çok hassas bir organ olduğundan ameliyat sonra çeşitli derecelerde ağrı olabilir. Ağrı kesici ile rahatlatılabilir. Ameliyat sonrası el atele alınır, belli bir süre hareketsiz bırakılarak iyileşme sağlanır ki, daha sonra rehabilitasyon ile el hareketlerine tekrar kavuşturulmalıdır. Daha çabuk iyileşme sağlanması için deneyimli bir fizyoterapist tarafından fiziksel tedavi ve rehabilitasyon gerekebilir. Rehabilitasyon el eksersizleri, masaj terapisi, elektriksel sinir uyarımı, splintleme, germe ve özel sargıları ile yapılabilmektedir. Aile hekimi hasta ve ailesinin cerrahi rekonstrüksiyonun avantajlarını en üst seviyeye getirmek ve kontraktürleri önlemek amacıyla verilen egzersiz ve rehabilitasyon programının uygulanmasını takip etmelidir.

Gebelerde Şeker Yükleme Testi ve Önemi

seker_yukleme_testi

Şeker hastalığı kandaki yüksek şeker seviyeleriyle karakterize olmuş olan bir rahatsızlıktır. Kadınların bir bölümünde gebelikten önce diyabet olabilir. Bazı kadınlar ise gebelikten sonra gestasyonel diyabet olarak tanımlanan gebelik şekerine maruz kalabilir. Anne adayında daha önceden şeker hastalığı olması halinde, bu süreçte kan şekeri seviyelerini kontrol etmek daha güç olabilir. Bu süreçte alınan insülin oranının yeniden belirlenmesi gerekebilir.

Gebelik şekeri nedir?

Anne adayında gebelik öncesinde şeker hastalığı olmamasına rağmen, gebelik döneminde kanda glikoz yani şeker seviyesinde yükselme olabilir. Bu anne adayındaki gebelik şekerini işaret edecek bir gelişmedir. Gebelik döneminde 24 ve 28 haftalarda yapılan şeker su testi olarak ta bilinen, şeker yükleme testiyle yapılacak taramalarda bu sorun belirlenebilir.

Gebelik şekeri nasıl belirlenir?

Anne adaylarına şeker yükleme testi 24 ve 28 haftalar arasında uygulanmalıdır. Yapılan test sırasında anne adayına önce 50 gr glikoz içirilir. Bir saat sonra kanda glikoz seviyesi kontrol edilir. Bu oranın tespiti sırasında glikoz seviyesi 140 mg/dl altında olduğunda anne adayında gebelik şekeri olmadığı belirlenir. Fakat kandaki glikozun bu değerin üstünde çıkması halinde 3 saatlik 100 gr glikozla testin yeniden yapılması gerekir. 3 saat sürecek yüklemenin ardından, anne adayının gebelik şekeri olup olmadığı kesin olarak belirlenir. Anne adayına yapılacak şeker yükleme testi sonrasında aşırı fiziksel aktivitenin yapılmaması ve bu süreçte herhangi bir şey yenmemesi gerekir. Bunlar şeker yükleme testinin doğru sonuç vermesi açısından önemlidir.

Gebelik şekerinin anne adayı ve bebek açısından riskleri nelerdir?

Şeker hastalığının gebelikten önce var olması ya da gebelik döneminde ortaya çıkması, anne adayı ve bebek için bazı risklerin oluşmasını sağlar. Şeker hastalığı olan gebelerde bu süreçte kan şekeri seviyelerinin ne kadar düzenli olması sağlanırsa, diyabet yüzünden oluşacak riskler azaltılır. Gebelik döneminde oluşan şeker hastalığının riskleri, gebelikten önce olan şeker hastalığına göre daha az risk içerir. Ancak bunun gebelerde mutlaka şeker yükleme testiyle belirlenmesi ve tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde anne adaylarında gebelik zehirlenmesi, yüksek tansiyon, erken doğum, düşük gibi sorunlar şeker hastası olmayan gebelere göre daha yüksek olur. Gebelikten önce şeker hastası olan kadınların bebeklerinde bazı anomaliler olabilir. Fakat gebelikte başlayan şeker hastalığı böyle bir soruna neden olmaz. Fakat her iki şeker hastalığında bebeğin fazla kilolu doğması yani makrozomik bebek gelişimi söz konusu olabilir. Bu durumda anne adaylarına sezaryen ile doğum yapılacağından, buna bağlı olarak bazı riskler yaşanabilir. Anne adaylarında gebelik döneminde kan şekeri seviyeleri kontrol altına alındığında, oluşabilecek risklerde buna orantılı olarak azalacaktır. Bu yüzden anne adaylarında HbA1C ve glikoz seviyelerinin takibi son derece önemlidir.

Şeker hastalığı görülen anne adayında bebekte olabilecek riskler nelerdir?

Doğum sonrasında akciğerlerin fazla gelişmemesi yüzünden bebekte solunum sıkıntısı yaşanabilir.
Bebeğin makrozomik yani iri olması
Bebeğin olması gerekenden küçük olması
Doğumdan sonra bebekte hipoglisemi yani kan şekerinin düşmesi, hipokalsemi, polisitemi, hiperbiluribinemi yani sarılık görülme riskleri
İleri aşamada kalp hastalıklarının oluşması
Böbrek anomalileri olması
Beyin ve santral sinir sistemine olan anomaliler
Kulak anomalileri
Sindirim sisteminde oluşacak anomaliler

Gebelikte şeker hastalığı belirtileri nelerdir?

Anne adayında şeker hastalığı olması halinde susuzluk hissi olması, kilo kaybı yaşanması, aşırı miktarda yemek yeme isteğinin olması, idrara çıkma miktarının artması ve kendini sürekli olarak yorgun, halsiz hissetmesi gibi belirtiler olur. Ancak gebelerin bir bölümünde bu belirtiler olmaz. Bu yüzden şeker yükleme testinin yapılması gerekir.

Gebelik şekeri nasıl tedavi edilir?

Gebelik şekeri olması halinde anne adaylarına normal şeker hastaları gibi ağızdan alınacak şeker ilaçları verilmez. Bunun yerine diyet ve egzersiz uygulamaları, insülin verilmesi gibi tedavi yolları tercih edilir. Doktorun ve diyetisyenin birlikte hazırladığı, gebelik durumuna uygun diyet programıyla anne adayının beslenmesi sağlanır. Bu beslenme listesinde çikolata, dondurma, şerbetle hazırlanan tatlılar, beyaz undan yapılmış yiyecekler yer almaz. Bu diyet sırasında anne adayının doktorun önerdiği egzersizleri yapması da, kan şekeri seviyelerini düzenlemeye etkili olur. Bu egzersizler yürüyüş ve yüzme gibi sporlardan seçilmelidir. Bu uygulamaların faydalı olmadığı anne adaylarında insülin verilerek, şeker hastalığı kontrol altına alınır.

Gebelik şekeri tedavi edilmediğinde ne olur?

Anne adayında kan şekeri seviyesinin yüksek düzeyde olması, bebeğin daha fazla irileşmesine neden olabilir. İri bebeklerin doğum öncesinde ve doğumda daha fazla sorun yaşadığı belirlenmiştir. İri bebeklerin doğumu sezaryenle olacağından, doğumda omuz takılması, doğumun daha uzun süre devam etmesi, doğum travması gibi sorunlar meydana gelebilir.
Gebelik öncesinde şeker hastalığı olan anne adaylarının bebeklerinde bazı anomalilerin olması mümkündür. Gebelikte çıkan şeker hastalığında bu etkiler daha düşüktür.
Gebelik döneminde pre-eklampsi adı verilen yüksek tansiyon riski şeker hastalığında daha fazladır. Bu sorunda bebek ve anne adayı için sorunlar meydana getirebilir.
Gebelikte erken doğum riski ve düşük riski daha fazla olur.
Bebeğin doğmasından sonra hipoglisemi yani kan şekeri düşüklüğü yaşanabilir.
Doğumdan sonra bebekte akciğer gelişimi tam olmadığından, solunum zorluğu yaşanabilir.
Anne karnında ani bebek ölümleri gelişebilir.
Doğumdan sonra bebeklerde billuribin yüksekliği, kalsiyum seviyesi düşüklüğü, polisitemi yani bebeğin kan hücrelerinin fazla olması görülebilir.
Şeker hastası olan anne adaylarının bebeklerinde, şeker hastası olmayan annelerin bebeklerine göre ileri dönemde Tip 2 diyabet ile gebelikte şeker hastalığı gelişme riski yaklaşık olarak 20 kat daha fazladır.
Yapılan araştırmalar gebelik şekeri bulunan anne adaylarının bebeklerinde sonradan şeker hastalığı görülme riski % 33 oranında daha fazladır.

 

Uzmanlar hamilelikte şeker hastalığının tanısı koymak adına yapılan hamileliğin 24. ve 28. haftaları içerisinde glikoz yüklemesi ile test yaptırmanın oldukça faydalı olduğu konusunda hemfikirdir. Bunların dışında bu duruma ilave olarak hamileliğin hem anne hem de bebek için problemsiz yaşanması açısından da hamilelikte şeker yükleme testinin yaptırılması oldukça önemlidir.

Hamilelik döneminde, anne karnındaki fetusun farklı gereksinimlerinin karşılanması ve gelişim dönemini problemsiz geçirebilmesi için hamile anne adaylarında pek çok hormonal değişiklik ortaya çıkmaktadır. Bu farklı değişikliklerden anne olumsuz etkilenmese dahi bu dönemin kontrollü yaşanması hem anne adayı, hem de bebek oldukça önem teşkil eder.

Hamilelik döneminde bebeğin glikoz gereksinimi gidermek için anne vücudu insülin direnci meydana getirir. Sağlıklı bir hamilelik dönemi ardından ise bu durum kendi kendine ortadan kalkar. Bu durum tedavi gerektirmemektedir.
Hamilelikte Şeker Yükleme Testi Nedir? Nasıl Yapılır?

Hamilelikte şeker yükleme testi hamileliğin 24. ve 28. haftaları içerisinde anne adayına yapılan bir diyabet testidir. Bu testte 50 gr. şeker yüklemesi yapılır. Bu test aç karına ya da tok olarak yapılabilir. Bu testin neticeleri normal çıkabilir. Ancak ailesinde diyabet hastası olan gebe anne adayları, yani risk etkenlerini taşıyan anne adayları ikinci bir hamilelik şeker yükleme testine tabii tutulur.

Hamilelikte şeker yükleme testinde anne adayından kan alınır ve şekerli su içirilir. Bu aşamanın ardından 1 saat süresince herhangi bir şey tüketilip içilmesi yasaktır. Daha sonra yeniden kan alınması gerçekleştirilir ve bu alınan kandaki şeker seviyesi 140 ve üzeri çıkarsa anne adayının diyabeti olduğu ortaya çıkar. Şayet gebe olan anne adayına şeker hastalığı teşhisi konulursa ilk olarak diyet uygulanır ve bu durum düzeltilmeye çalışılır. Bu tedaviden yanıt alınamaz ise insülin uygulanmaya başlanabilir.
Gebelik Şekeri Riskleri

Hamilelik dönemince şeker hastalığı anne adayı ve bebek için çeşitli riskleri beraberinde taşır. şeker hastalığı olan hamile anne adaylarında hamilelik dönemi boyunca şeker oranı hamilelikte şeker yükleme testi ile devamlı takip edilmelidir. Hamilelik döneminde şeker seviyeleri ne denli düzgün olur ise, hastalığın beraberinde getirdiği riskler de o denli azalır.

Bir önceki hamileliğinde diyabeti olan, ailesinde şeker hastalığı olan, hamile kalmadan önce fazla kilolu olan, yaşı 35’i geçen anne adayları risk açısından daha ön planda olur. Bu risk grubundaki anne adaylarının bu hastalık riskini ihmal etmemesi, gebelikte şeker yükleme testi yaptırması ve uzman doktor tarafından muayene edilmesi şarttır. Gebelik sürecinde şeker hastalığının tanısı adına şeker yükleme testinin önemi oldukça büyüktür. Gebeliğin 24 ile 28. haftaları içerisinde gestasyonel diyabet hastalığının taraması adına 50 gram glukoz yükleme testi yani şekerli su testi yapılır. Şekerli su testi aşırı şişman olan anne adaylarında, iri bebek öyküsü olanlarda, ilk hamilelik veya birinci dereceden kan bağı olanlarda gestasyonel diyabet hastalığı gibi riskli durumlarda daha erken dönemlerde muayene ve test yapılmasına ihtiyaç duyulur. Testin olumsuz çıkabilir ancak karşın 24. haftalarda bu testin yeniden yapılması gerekir.
Şeker yükleme testi nasıl yapılır?

Şeker yükleme testi ismi verilen sağlık testinde 50 gr şekerli su, gebe olan anne adayına verilir. Suyu içmesinden sonra 1 saat süresince herhangi bir şey yiyip içmesi yasaktır. 1 saat bitiminde kandaki değerler incelenir. Değerlerin belli bir düzeyin üzerinde çıkması halinde gebe anne adayına hamilelik şekeri şüphesi konulur. Bu şüphe konulan gebe anne adayı için 2. şeker yükleme testi daha uygulanır. Bu defa 100 gr şekerli su verilir ve 1. 2. ve 3. saatlerde olmak üzere toplam olarak 4 defa kan alınması gerçekleşir. Alınan bu kanların testi neticesinde değerler 2 veya daha fazlasında olması gerekenden fazla çıkarsa gebelik şekeri teşhisi kesinleşir. 1 testin yüksek çıkması durumunda ise yalnızca hamilelik şekeri şüphesi olduğuna karar verilir.

Diyabetli gebelerin hamilelik dönemleri süresince açlık ve tokluk şekerlerini normal seviyede tutmalarına özen gösterilmelidir. Bunun içinse yapılması gerekenler:

Diyabetik hamilelerin kan şekeri seviyelerini, insülin tedavisi dozlarını doktorlarıyla daha sık konuşmaları; günde 4 defa yoğun insülin tedavisi uygulamaları gerekir. Şayet bu tedaviler aksatılmaz, düzgün bir şekilde sürdürlür, kan şekeri kontrollerini ihmal edilmez ise, herhangi bir metabolik komplikasyon yaşanma riski azalır ve bebeğe zarar gelmeden gebelik süreci sona erdirilir.

Fakat diyabete bağlı kalp ve böbrek gibi organ sorunları mevcut ise, daha sık genel kontrol yaptırmaya ihtiyaç duyulur. Doğum öncesi kan testlerini aksatmamak önemlidir. Özellikle organ yetersizliği de mevcut ise, sık idrar tahlili ile böbrekten protein kaybının olup olmadığı, tansiyon yükselmesi, kalp kapakları ya da kalp kasındaki sorunlarına bağlı olarak akciğerlerde su birikmesi, kalp yetersizliği olup olmadığını değerlendirmek gerekir.

100 gr oral glikoz testi (OGTT) normal değerleri:

Açlıkta >95mg/dl

1.saattte >180mg/dl

2.saatte >155mg/dl

3.saatte >140mg/dl

Bahsettiğimiz 4 değerden 2 ya da daha fazlası normalden farklı ise gestasyonel diyabet teşhisi konulur.

Bu neticelerden yalnızca bir değerin yüksek çıkması durumunda ise test bir ay sonra yeniden yapılır. Eğer 50 gr şeker yükleme testi neticesi 190 mg/dl’den fazla çıkar ise, 100 gr OGTT yapılmasına ihtiyaç kalmaz ve açlık glikoz seviyesine bakılır. Test neticesinde açlık kan glikozu 95mg/dl’nin üzerinde çıkarsa anne adayı gestasyonel diyabet olarak kabul edilir ve uygun tedavi yöntemi belirlenir.
Kimlerde gebelikte şeker hastalığı ortaya çıkar?

Şeker hastalığı hamilelik döneminde anne adaylarının ortalama olarak % 5 inde çıkabilir. Bu dönemde gelişen şeker hastalığının % 90 ı gestasyonel diyabet olur.

Gebelikte şeker hastalığı riskinin yüksek olduğu anne adayları:
-Önceden ölü doğum yapan,
-anomalisi olan bebek dünyaya getiren,
-kilosu 4 kilodan daha fazla olan bebek doğurmuş olan
-birden çok düşük yapmış olan anne adayları risk grubundadır.
-Önceki hamileliklerinde şeker hastalığı olan anne adayları
-Gebelik öncesinde aşırı kilolu olan anne adayları,
-yaşı 35’ten daha fazla olan anne adayları,
-ailede, kan bağı olanlarda şeker hastalığı olan anne adayları,
-gebeliğinde fazla kilo almış olan anne adayları,
-gebelik esnasında amniyos sıvısında artış olması,
-bebeğin anne karnında ölmesi durumunda,
-anne adayının idrarında glikoz tespit edilmesi halinde, ve bu risk durumlardında da anne adayları şeker hastalığı için risk durumundadır.
Gebelikte Şeker Hastalığının Riskleri

Şeker hastalığı hamilelik süresince ortaya çıkmış olsa, hamilelikten önce de başlamış olsa dahi anne adayı ve bebek için çeşitli riskleri de peşinden taşır. Şeker hastalığına sahip gebe kadınlarında, şeker seviyeleri hamilelik dönemi boyunca ne kadar düzgün devam ederse, şeker hastalığının açacağı riskler o kadar azalır. Hamilelik süresince ortaya çıkan şeker hastalığında (diyabet), ortaya çıakbilecek riskler, hamilelikten önce zaten mevcut olan şeker hastalığına göre daha azdır. Şeker hastası gebe kadınların gebelik dönemleri boyunca yüksek tansiyon (hipertansiyon), gebelik zehirlenmesi, düşük ve erken doğum gibi riskler şeker hastası olmayan bir anne adayına nazaran daha fazladır.

Gebelikten önce meydana gelen şeker hastalıklarında bebekte çeşitli anomalilerin gelişme riski fazlalaşır. Ancak gebelikte meydana gelen gestasyonel şeker hastalığı bebekte anomalilere sebep olmaz. Gebelik öncesi ya da gebelik süresince ortaya çıkan şeker hastalığı sebepli normalden iri olarak geçen yani makrozomik bebek gelişimi ve bunun sebep olduğu sezeryan doğum zorunluluğu nedeniyle risk oranları yükselir.

Anne adayında gebelikten önce hali hazırda mevcut olan şeker hastalığına sahip hastalarda gebelikten hemen önceki bir kaç ay ve gebelik boyunca şeker seviyeleri ne kadar normal devam eder ise, bebekte oluşabilecek anomali gelişme riskleri de azalır. Şeker seviyeleri devamlı yüksek olan ve kontrolleri ihmal edilen gebeliklerde bu risk daha fazladır.

Bu sebep dolayısı ile HbA1C ve glikoz takipleri çok önemlidir.

Diyabetik gebeliklerde bebekte gelişebilecek riskler:

Doğum sonrasında yaşanabilecek solunum sıkıntısı: respiratuar distres
Bebeğin iri olması: makrozomi
Bebeğin normalden küçük olması: SGA
Bebekte doğum sonrasında hipoglisemi yani şekerin düşmesi, polisitemi, hipokalsemi, hiperbiluribinemi: sarılık
Kalp anomalileri: VSD, TGA, kardiyomyopati
Beyin ve santral sinir sistemi anomalileri: Anensefali, spina bifida, kaudal displazi
Böbrek anomalileri
Sindirim sistemi anomalileri
Kulak anomalileri

Gebelikte şeker hastalığı nasıl belirti verir?

Susuzluk hissi,
Kilo kaybı,
Çok fazla yemek yemek ihtiyacı,
Normalinden çok daha sık idrara çıkmak,
Devamlı yorgunluk hali gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Ancak genellikle hamilelikte şeker hastalığı belirti vermeyebilir. Anne adayına yapılacak olan tarama testi ya da tahliller ile teşhis edilir.